Venüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Venüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



20. yüzyılın başlarındaki “tesadüfi” bir keşif, bilim tarihi alanında 1950'lerden beri devam eden bir tartışmaya konu olan ilginç bir düzeneği gün ışığına çıkarttı. İsmini, yakınlarında bulunduğu adadan alan bu düzeneğin, astronomik hesaplama yapma ve astrolojik harita üretme amaçları için mi icat edildiği, yoksa zenginler için yapılmış pahalı bir süs eşyası olma niteliği mi taşıdığı hala bilinmezliğini koruyor.

Bugünkü modern bilgisayarın antik çağlardaki "atası", 2,000 yıl kadar önce, antik Yunanistan'da icat edildi. Bu, Güneş, Ay ve beş gezegenin (Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn) zodyak üzerindeki konumlarını tespit etmek için tasarlanmış bir düzenekti.
Houston Üniversitesi'nde Makine Mühendisliği ve Tarih alanlarında Onursal Profesör olan John H. Lienhard'a göre; 1900 yılında, 6 sünger avcısı gemisi, Kitera ile Girit arasındaki Antikitera adasına sürüklendiler. Burada demir atıp sünger aramak için suya dalan avcılar, MÖ 80 yakınlarında batmış, çürüyen bir ticaret gemisi buldular.

Bu gemi, antik çağa ait bulunan ilk batık olduğu için, Yunan hükumeti, sünger avcılarını bir donanma gemisiyle tekrar Antikitera'ya gönderdi. Neredeyse bir yıl boyunca yaklaşık 40 metreye yapılan birçok dalışın ardından dalgıçlar, heykeller, amforalar ve çeşitli ticaret eşyaları çıkardılar.

En ilgi çekici buluntulardan biri, hiç şüphesiz, 2000 yıllık bir nevi bilgisayar olan “Antikitera Düzeneği” idi. Bu düzenek, bir ayakkabı kutusu büyüklüğündeki ahşap bir kasa içerisinde yer alan büyük ölçüde aşınmış ve bozulmuş bir grup pirinç dişliden meydana geliyordu. 1900'lı yıllarda, antik çağlardan kalma ahşabın ne şekilde korunması ve taşınması gerektiği henüz bilinmediğinden, ahşap kasadan geriye kalanlar da kısa zamanda iyice parçalandı.
O dönemin uzmanları, bu cihazın, yön bulma için kullanılan bir çeşit usturlap olduğunu düşündüler ve düzeneğin parçaları, yaklaşık yarım yüzyıl boyunca, fazla ilgi doğurmadan, müze köşelerinde ihmal edilmiş halde kaldı.

Derek Price adlı genç İngiliz fizikçi ve bilim tarihçisi, 1958 yılında bu cihazı incelemeye başladı ve şaşırtıcı bazı çıkarımlarda bulundu. Scientific American'da yayımlattığı makalesi, o dönemin en büyük çalışmalarından biri olarak kabul edilen araştırmasının sonuçlarını içeriyordu. Price, cihazın, MÖ 80'lerden kaldığını yazmıştır. Dişli grubu, günümüze eksiksiz gelememiş olsa da cihaz, Price'a göre, Güneş ve Ay'ın hareketlerini takip edebilmek için yapılmıştı. Onu büyük bir astronomik saate ve hesaplamaları mekanik parçalarla yapan analog bilgisayarlara benzeten Price, düzeneğin, otomatik olarak mı çalıştığını yoksa elle mi çalıştığını bilme şansımız olmadığını anlattıktan sonra, onun, elde tutulup, yan tarafta kalan bir çarkla çalıştırılan, bir nevi bilgisayar işlevi gören, olasılıkla astrologların kullanımı için hazırlanmış bir düzeneğe benzetmiştir. Diğer taraftan, bir yere, olasılıkla bir heykele sabitlenerek sergilenmiş bir parça olabileceğini de ifade etmiştir.

Ancak; bu düzenek, Price'ın düşündüğü gibi bir sergi parçası olmaktan daha fazlasıydı. Londra Bilim Müzesi'nde makinelerden sorumlu Michael Wright'ın tomografi kullanarak yaptığı incelemeye göre, ön kadran, sadece Güneş ve Ay'ı göstermemekte, düzeneği sekiz kollu bir planetaryuma çevirmekteydi. Bu kolların yedisi, Güneş'in, Ay'ın ve o zamanlar bilinen beş gezegenin konumlarını, son kol ise tarihi gösteriyordu. Tarih kolu istenilen tarihe ayarlandığında, diğer kollar da o tarihteki gezegen konumlarını gösterir şekilde kendiliğinden ayarlanıyordu.
Phillip Ball'a göre ise bu düzenek, antik çağlardaki olimpiyatların zaman planlamasında bile kullanılmış olabilirdi.

Düzenek üzerinde yeni bulunan yazılardan yola çıkan bazı isimler, düzeneği, ünlü Yunan matematikçi, mühendis ve astronom Arşimet'in icat ettiğini öne sürmüşlerdir.

Antikitera Düzeneği'nin, zenginler için bir oyuncak mı, yoksa dönemin astronomları (ve o çağlarda bir ayrım yapma ihtiyacı duyulmadığı için aynı zamanda da astrologları) tarafından kullanılan bir düzenek mi olduğu konusunda tartışmalar hala sürüp gitmektedir.

http://www.thezodiac.com/weird/antikythera.htm

Mars ve Özgürlük Dürtüsü..

Venüs’ün, elinde bir aynayla kendisine bakarak, dev bir deniz kabuğu içinde denizden yükselmesinin sembolize ettiği, tamamen kendine yönelik bir aşktır. Ergenlerin, çoğunlukla aşka aşık olduklarını söyleriz. Daha sonra ise, bu aşk, daha çok bir başkasına yönelip, ona bağlanmaya başlar. Yani, ergenlikteki, “bir diğeri” ile, hatta “herhangi biri” ile ilişki içinde olma ihtiyacı, artık daha belirgin bir psikolojik ihtiyaç veya kompleks tarafından yönlendirilir hale gelir. Diğer her şeyden tamamen ayrı kalacak kadar belirginleşen, önceki deneyimler yoluyla daha sınırlı ama “kesin” olan bu ihtiyacın giderilmesi için artık “belli” bir kişiye, belki de bir eşi daha olmayan bir bireye ihtiyaç vardır.

Ancak bu, aşkın karakterini değiştirmez! Sahiplenici, kıskanç, rezil edici bir aşkın değerli, özel olan hiçbir yönü yoktur. Önemli olan, bir kişinin kaç kişiyi sevdiği değil, ne şekilde sevdiğidir. Düşünüldüğü zaman, “fuhuşumsu” evlilikler vardır. Bildiğimiz anlamıyla veya sosyal düzenlemeler ve kanunlar açısından böyle olmasa bile, insan ruhunun değeri ve bireysel bilincin gelişmesi açısından ele alındığında, ancak bu şekilde tanımlanabilirler.

Burada, aşkla sevmek ile aşık olmak arasındaki farkın vurgulanması gerekiyor. Aşık olduğumuzda, diğer bir kişiyle olan ilişkimizde açığa çıkmış manyetik güçlerin girdabına yakalanmışız demektir. Mutlulukla, ancak bir taraftan da çekingenlik ve bilinçsiz kurtulma çabalarıyla, bu girdabın içinde kalmayı; bağlanmayı, bu manyetik alanın enerjileriyle kısıtlanmayı, kendi benliğimizden tamamen ayrı gibi görünen bu alanda var olmayı kabul ederiz.

Venüs, çekim gücünün kendisidir. Herhangi bir manyetik alanın güç hatlarını belirleyen, Venüs’ün gücüdür. Alan tarafından çekilen ve ona karşılık veren her şey, kendisini, alan içindeki enerjilerin ritmi ile oluşmuş olan bu güç hatlarına uyum sağlama zorunluluğu ile karşı karşıya bulur. Bu alana giren kişi ise, alanın iç manyetizmasına karşı gelecek bir merkezkaç kuvveti (Mars) üretemediği sürece, bu alanın yerel canlısı haline gelir.

İlişkinin kendisi bir dönüştürücü etmendir. Aşık olan iki birey, ilişkinin kendisi tarafından şartlandırılırlar ve olumlu ya da olumsuz olsun, mutlulukla ya da kızgınlıkla yapılsın, eylemlerini de yine ilişkinin kendisi şekillendirir. Egoları, ilişkiyi kendilerinin kurduğunu söylese de, aslında, ilişkinin kendisi ve yaşam enerjileri egoları kontrol etmektedir. Aşkın gücü kendilerine ne yapıyor olursa olsun, bu gücün isteklerini tatmin etmek zorundadırlar. Hisleri ve eylemleri, tamamen olmasa bile, çoğunlukla “zorlanımlıdır”.

Aşk, bir güçtür. Venüs deneyiminin arkasında, güçlü ve kaçılamaz deniz gelgitleri; insan ırkının yaşama dürtüsü, hayvansal içgüdüler ve toplumsal gelenekler vardır. Venüs deneyimi, aynı gelgit gibi, sevmek ve nefret etmek arasında gidip gelir. İlişki alanının (Venüs) gücüne boyun eğmek ile ondan kaçma arzusu (Mars) arasında iki farklı tarafa sallanıp durur. Dünya, gezegen olarak, biri merkezcil, diğeri merkezkaç kuvveti olan bu iki kuvvet arasında dengede durur. Çiftin, ilişkilerine verdikleri, bilinçli veya yarı bilinçli içsel duygu reaksiyonları veya tamamen bilinçsiz olan reaksiyonlarını açığa çıkaran dış kaynaklı olaylar, Mars’ın özgürlük dürtüsünün, yani merkezkaç kuvvetinin, ilişkinin Venüs alanını bozmasına yol açar. Aşıklar, bilinçsiz bir eğilim ile, alanın sınırları dışına çıkmalarını sağlaması için dışsal bir olay veya bir başka kişi aramaya başlarlar.

Kişi, zorlanımlı biçimde aşık olmaz da gerçekten aşk ile severse, ilişki, kendisini, anlaşılmış ve kabul edilmiş ihtiyaçlar üzerinden gösterir. Bu durumda, aşk ile sevmek de bir diğer kişiyle olumlu bir ilişki içinde olunduğunu ifade eder. Aşk ile seven kişi, ilişkinin, çıplak biçimde göz önüne serilmesi ve gelişmesi için çalışmaya yönelir. Bu süreğen “aşk yaratma” çabası ise, kişinin, sevdiği kişi için mutluluk ve ruhsal gelişim yaratma çabası haline gelir. Bu aşk, amaçlıdır; diğeri (aşık olmak) ise zorlanımlıdır.

Zorlanımlı aşk da her zaman olumsuz olacak diye bir kural yoktur. Bu tür aşk, inatçı bir egoyu yenmek ve dönüştürmek için herhalde en iyi yoldur! Gerçekten de zorlanımlı aşk, abartılı ve eşit şekilde zorlanımlı bir egoya en iyi cevap olma niteliği taşır. Aşkın zevki, çoğunlukla trajik bir şekilde, ezilip parçalanan egoların acılarına karışır.


NTVMSNBC ' de birlikteyiz..

NTVMSNBC Haber Portalında Ana

Sayfada yer alan yazılarımıza devam ediyoruz.

CURRENT MOON

YAHOOGROUPS' TA BULUŞALIM..


AstrologyAnalyst YAHOOGROUPS ' a üye olmanız için sizi bekliyorum. Facebook üzerinden benimle paylaştığınız dostluğunuza teşekkürler. Facebook' ta buluşmaya devam edeceğiz. Ancak Astrolojik gönderileri daha sağlıklı yapabilmek ve size daha kolay ulaşabilmem için benimle YAHOOGROUPS 'ta da buluşmanızı bekliyorum.

GRUP ÜYELİĞİ için tıkladığınızda tek yapmanız gereken mailinizi yazmak. Size gelen Onay mailine onay vermeyi unutmayınız.





ASTROLOGY ANALYST


Sizi siz yapan, özel kılan, fark yaratan özelliklerinizi okumak için ASTROLOGYANALYST'te üyeliğiniz var mı ?

HOROSKOP

Kişiye özel Horoskop yorumunuzu okudunuz mu ? Doğum tarihinizi bilmeniz yeterli..Merak etmiyor musunuz ?